Tweet |
ASİL GECE KARANLIĞININ TANRIÇASI: ÜÇ YÜZLÜ HEKATE
Hekate, ay, gece, ölüler, anahtarlar, sınırlar, kapılar, yeraltı, büyücülük, yol ayrımları ve eşikler ile ilişkilendirilmiş bir bakire tanrıçadır.
Hekate yolcuların, yolda kalmışların, tüccarların, hırsızların ve özellikle falcıların tanrıçası olarak bilinmektedir.
Hekate veya Trimorphis; 3 kafalıdır ve tasvirlerde genellikle elinde bir anahtar ve/veya meşale tutar.. Hekate, çoğu mitolojik kahramana yapıldığı gibi, sonradan özellikle erken hristiyanlık döneminde birçok olumsuz anlam yüklenerek ölüler, hayaletler, yeraltı, büyücülük ve cadılık ile ilişkilendirilmiştir. Hristiyan inancındaki teslisin ( üçleme - trinity ) Hekate'den kaldığı düşünülmektedir.
En eski tanrıça yani büyük ana'nın antik Anadolu ve Yunanistan ve Roma'daki yansımalarından birisidir. Sonradan Yunan mitolojisine girmiş olduğu bir yere bağlanamaması ile kendini belli eder ve Grek tanrılarından daha önce hüküm süren Titanlardan geldiği öne sürülür. Titan soyu Zeus dönemi ile yok olmuş, Zeus'un egemenliği ile bir çağ sona ermiş başka bir çağ ortaya çıkmıştır. Bu çağda diğer titanlardan farklı olarak Hekate yok olmamış aksine Zeus tarafından ödüllendirilmiş ve yüceltilmiştir. Teogonia'da, gökyüzünü Zeus ile, yeraltını Hades ile, denizleri ise Poseidon ile paylaşmaktadır ancak sonraları önce Artemis ve Selene'ye ardından Roma Çağı'nda karanlık bir büyücü Tanrıça'ya dönüşür.
Oysa Hekate yaşam veren kadının ta kendisidir. Ayın üç şekli dolunay, yarım ay ve hilal bir kadının gençlik dönemi, olgunluğu ve yaşlılık dönemini anlatır ki Hekate bu anlamda üç yüzlü gösterilmiştir. Bir insan hayatında her neyle karşılaşırsa karşılaşsın Hekate ona yüzünü döner. Bu yüzden çok tanrılı pagan mitolojileri içinde anlaşılması öyle kolay değildir.
Titan soylu Perses ve Asteria'nın kızıdır. Korkuyla karışık bir saygı uyandırır. Mitolojide çok ön planda olmayan Hekate'ye, özellikle erken Hristiyanlık döneminde birçok olumsuz anlam yüklenmiştir.
Kökeni hakkındaki bilgiler hâlâ tartışma konusu olan, klasik mitolojinin gizemli figürü Hekate; yol ağızlarının, kapıların, gecenin, büyünün, cadılığın ve hayaletlerin tanrıçası olarak biliniyor. Hakkında ilk bilgilere Hediod’un Theogony isimli eserinde rastlanan ve bu eserde “gökyüzü, yeryüzü ve denizlerin tanrıçası” olarak büyük bir saygıyla anılan tanrıçanın, halk arasında da büyük bir saygı gördüğü gibi hükmettiği güçler nedeniyle aynı boyutlarda bir korku da uyandırdığı düşünülür. Anadolu kökenli bir tanrıça olduğu iddiası hiç de hafife alınmayacak bazı açıklamalara sahip olan Hekate’nin günümüzde Muğla şehrinin kuzey bölgesinde yer alan Karia’ya dayandırılan bir külte sahip olduğu genel bir kanıdır. Muğla’nın Yatağan ilçesi sınırlarında bulunan Lagina Hekate Kutsal Alanı külte ilişkin keşfedilmiş en önemli tapınağa ev sahipliği yapar.
Lagina kutsal alanında propylon (anıtsal giriş kapısı), kutsal yol, altar (kurban ve sunak yeri), peribolos (kutsal alanı çevreleyen duvar), Dorik Stoalar ve Hekate tapınağı bulunmaktadır. Kutsal alan, aynı zamanda Stoaların arka duvarını oluşturan iki metre yüksekliğe kadar ayakta kalmış duvarlarla çevrilidir. Üç girişli olan ve batı ucunda dört adet İon sütunu ile taşınan apsisi bulunan anıtsal giriş yapısı Stoaya da bir kapı ile bağlanmıştır.Lagina kutsal alanında yapılan arkeolojik kazılar, Türk bilim adamları tarafından yürütülen ilk kazılar olması açısından önem taşımaktadır. Bu kazıları Osman Hamdi Bey ve Halit Ethem Bey yürütmüştür. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda, ortaya çıkarılan sütunların üzerine gelen tapınağın dış cephesini süsleyen frizlerde dört ana konunun işlendiği belirlenmiştir. Tapınağın doğu cephesindeki frizde Zeus'un doğumu ve yaşamı ile ilgili konular yer alır. Kuzey cephede Amazonlar ile Grekler arasındaki barış ve dostluk anı işlenmiştir. Burada Hekate dostluğun onuruna yere kutsal içki dökerken betimlenmektedir. Batıda Tanrılar ile Gigantlar arasındaki savaş (Gigontomakhia) ele alınmıştır. Hekate’nin bu savaşa elindeki meşaleyi bir silah gibi kullanarak katıldığı görülmektedir. Güney yöndeki betimlemeler ise kesin olarak tanımlanamamışsa da figürlerin Karialı tanrıları ve onların kentlerini simgelediği düşünülmektedir. Hekate Tapınağı’nın duvarı üzerine kazınmış olan ve kutsal yerin dokunulmazlığını onaylayan senato kararına göre, tapınağın MÖ 81 yılında kesin olarak var olduğu anlaşılmaktadır. Yalnız tapınağın yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, MÖ 2. yüzyılın sonu ile MÖ 1. yüzyılın başları arasına ait olabileceği düşünülmektedir
Hekate kültünün Anadolu’daki etkilerinin yoğun olarak görüldüğü bölge Karia ve Lagina ile sınırlı değildir elbette. Lidya, Kilikya ve Frigya bölgelerinde de kültün izlerine rastlanırken Anadolu’nun bu çeşitli bölgelerinde keşfedilen heykel, friz, sikke gibi buluntular tanrıçanın tasvirlerini taşır. Özellikle geç dönemlerde temsil ettiği hayalet, ruh, büyü gibi “kötücül” kabul edilen güçler nedeniyle insanlarda korku uyandırdığı sanılan Hekate’yi hoş tutmak için insanlar bu kötücül varlıkların yoğunlaştığını düşündükleri yol ağızlarına ve bu varlıkları uzak tutmak istedikleri evlerinin kapılarına Hekate heykelleri yerleştirirler.
Genellikle üç bedenli olarak temsil edilen Hekate’nin, tek bir figür olarak tasvir edildiği eserler erken döneme aittir. Kimi eserlerde yanında köpeklerle birlikte tasvir edilen Hekate’nin özdeşleştirildiği hayvanlardan biri de sansardır. Tanrıçanın kutsal hayvanlarının arasında aslan, kurbağa ve barbunya balığı da vardır. Zaman zaman sahip olduğu üç başından biri ya da tamamı hayvan figürleri biçiminde tasvir edilen tanrıçanın adı ayrıca ilaçlar ve zehirlerle bağlantısından dolayı birçok bitkiyle de birlikte anılır. Zehirli bitkilere sahip olan porsuk ağacının yanı sıra sarımsak ve selvi de Hekate ile ilişkilendirilen bitkiler arasındadır.
Tanrıça Hekate’nin bir diğer özelliği ise günümüz İstanbul’unun ilk atası sayılabilecek Byzantium’la olan ilişkisidir. Makedonyalı 2. Philip’in kenti kuşattığı sırada planladığı bir gece saldırısını gökyüzünü aydınlatarak ortaya çıkardığına inanılan Hekate, kentin kurtarıcı tanrıçası olarak çok büyük saygı görür. Hekate’ye ait heykel, friz, mezar taşı gibi eserler Anadolu’nun pek çok bölgesindeki müzeler yayılmış durumdadır. Bu eserleri görebileceğiniz müzelerden bazıları ise şunlardır: Manisa Müzesi, Eskişehir Müzesi, Efes Müzesi, Afyon Müzesi, Kütahya Müzesi, Antalya Müzesi.
Arthistory Saliha Ünal