Tweet |
"ÖLÜM KÖTÜ BİR ŞEY
Bak.. İşte tanrılardan belli.
İyi bir şey olsaydı ölüm
Önce tanrılar ölmez miydi?"
Sappho MÖ 600, Midilli
Sappho'nun İzinde Aşkın Göz Yaşları..
Sappho nun derinliği bugünün insanında var olamadığı gibi incelikler, yalın dil, gerçeķ imge dünyası da yok oluyor.
"Gene nen var?" derdin "nedir gene
deli gönlünü çelen?..
"Söyleyin
herkese
En güzel türküleri
çağıracağım bugün
dostlarım için”
İşte bir Sappho sözleri dedirten incelikli sözler dizilmiş ardı ardına, maddeye, bencilliğe, vefasızlığa sarıp sarmalanan günümüz insanının anlamasını hiç beklemediğimiz sözler yüzyıllar öncesinden nasıl da derinlikli sesleniyor..
“Ürkerek görkeminden
Örtüyor
kendi aydınlık yüzlerini
ayı çevreleyen yıldızlar
ay dolunay olup da
her yanı ışıtırken”
Ve yine aynı güzellikte ve ipek yumuşaklığında milattan önceye uzanan lirik bir şiirin mısralarında konuşuyoruz, dertleşiyoruz, karşılaşıyoruz Sappho ile. Öyleki,bir ağacın yapraklarıni, gövdesini anlatıyor kimi zaman kimi zaman aşk üzerine söyleşiyor kimi zaman güneşe, gün yüzüne, suya ya da geceye hikâyeler anlatıyoruz. O, tek tek detay detay aradığı sözcükler, seçtiği yalın kelimelerin ardına gizlediği derin duygularla bizi büyülüyor.
"Ve gidip geliyor
Ayakları hep birden,
çiçeklerle çevrili
bir aşk sunağının başında halay çekerken
yumuşak çimenleri ezen
incecik ayaklı gibi
Giritli kızların"
"Sadece
Hava da olsa,
ölümsüzdür
dilimdeki sözcükler”
“Yakındığım yok
Bir düş değildi
Esin perilerinin
bana bağışladıkları zenginlik:
ben ölsem de,
adım hiç unutulmayacak”
Sappho yu unutmak mı, bu mümkün değil,yüzyıllarca anlaşıllmasa da Sappho inceliği bilinir elbet..
MÖ 7. yüzyılın sonlarında Aiol kültür bölgesinin önemli bir adası olan Lesbos Adası’nda (bugünkü adı Midilli) dünyaya gelen lirizminin büyük ozanı Sappho’nun (Σαπφώ) yaşamı hakkında bilinenler oldukça sınırlıdır. Sappho’nun İskenderiyeliler tarafından dokuz kitap halinde toplanmış olan şiirleri, papirüs üzerinde fragman ve alıntılar sayesinde günümüze ulaşmıştır. Bir bütün olarak günümüze kalan tek şiiri ise Halikarnassoslu Dionysios tarafından M.Ö. 1.yüzyılda alıntılanmış olan “Aphrodite’ye Şiir” adlı yedi kıtalık şiiridir.
Aphrodite’ye Yakarış
Ey tahtı ışıl ışıl ölümsüz Aphrodite
ölümsüz dudağında o aydınlık gülüşle sorardın,
…
Arkaik Dönem, Atina’nın siyasi ve kültürel anlamda henüz güncel olmadığı bir dönemdir. Yunan kültürü denince akla ilk gelen filozof ve yazarlardan olan Sokrates, Platon, Aristoteles, Aiskhylos, Euripides gibi isimler Sappho’nun yaşadığı dönemde henüz dünyaya gelmemiştir.
Aşk şairidir Sappho, duygudur, her sözcüğü bir hikayedir.; safdır dili, yalındır dili de dizeleri de sevgi doludur. Çok sevmişlerin dünyasındandır, çok bilenlerin değil..
“kişi kimi seviyorsa, diyorum, odur en güzel” diye anlatır sevgiden söz ederken aşka bakışını.
Ahhh o ki sözler dile geĺir Sappho acısını, yarasını, neşesini, yaşam tutkusunu, sevincini, onurunu, minnetini, sevgiliye yakarışını, aşka olan tutkusunu yüreğinden çıkarıp doğaya anlatırken şiire dökerken kendini saklamaz ve hiç tereddüt etmez.
“Aşkın da payı var
Güneşin
parıltısında
ve erdemin de”
“Hiç uyarmadan
Kasırga nasıl sökerse
meşeleri kökünden
öyle sarsıyor yüreğimi aşk”
Atina’da henüz kabile geleneklerini muhafaza eden bir klan toplumu söz konusudur. İlk kanun koyucusu olarak kabul edilen ve altı Arhon’dan biri olarak kabul edilen Drakon (Δράκων) tarafından kaleme alınan “Drakon Kanunları” (M.Ö.624) henüz yeni devreye girmiştir. Bu tarihten önce Atina’da yazılı kanunlar bulunmuyordu. Soylular, eski töre ve gelenekleri kendi çıkarlarına göre yorumlarken keyfi davranış içindeydiler. Bu nedenle Drakon, toplumsal düzeni sağlamak üzere sistemli kurallar ve kanunlar oluşturmakla görevlendirilmiştir. Bu bağlamda kan davalarını sona erdirmek için önlemler almış, çok sert ve şiddetli cezalar içeren bir ceza kanunu oluşturmuştur. Batı dillerinde aşırı katı bir kural veya tedbiri nitelemek için kullanılan “Draconian/Draconien” sıfatı aracılığıyla hala ününü korumaktadır.
Sappho nun öğretmen yanı da vardır, ayrıca eğitmendir, Lesbos Okulu nda asil ailelerin çocuklarına eğitim verir soylu kızlara şiirler okur, toprağı, suyu, maddeyi anlatır. Hatta öğrencilerinden çok sevdiği biri Dika için,
“Yarın
Yumuşak ellerinle, Dika,
filizler koparıp
süsle o güzelim saçlarını” diye dizeler dizer yan yana güzel ruhundan.
Sappho’nun ve eserlerinin Atina’da tanınması, Atina’nın Yunan dünyasının kültür merkezi olduğu dönemde, yani Peisistratos ile başlamıştır. Attika ikonografisinde Sappho’nun elinde liri ile tek başına tasvir edildiği sahneler de, M.Ö.5.yüzyıl vazolarında karşımıza çıkmaya başlar. Öte yandan İonia’da, Yunan anakarasından farklı olarak ticaret ve üretimin oldukça geliştiğini ve “ İsonomia” yani eşitlikçi bir düzen hakim olduğunu görüyoruz.
Antik Yunan edebiyatında epik şiirden lirik şiire geçişin simgesi olan Sappho, sadece Lesbos’un değil, tüm Yunan dünyasının en büyük şairlerinden birisidir. O, her şeyden önce, bir aşk ve doğa şairidir. Sappho’nun adı Aiol lehçesinde ‘Psappho’ (Ψάπφω) olarak yazılmaktadır. Bu kelimenin etimolojik olarak Asya kökenli olduğu düşünülmektedir. M.Ö. 612 yılı civarında aristokrat bir aileden dünyaya gelen Sappho’nun annesi Kleis, babası ise Skamandronymos’dur. Babasının bu ismi Troas’da bulunan Skamandros’dan (Karamenderes Çayı) aldığını ve atalarının da Troia Savaşı’na katılmış olduğunu ileri sürenler olmuştur. Sappho’nun üç erkek kardeşi olduğu ve şiirlerinde adı geçen Kharaksos adlı kardeşinin de Mısır’da Naukratis’e deniz yoluyla ünlü Lesbos şaraplarını ihraç ettiği Strabon tarafından aktarılmıştır. Sappho, adada bir okul kurarak,tıpkı Yunanlı filozof Sokrates’in genç erkekleri yetiştirmesi gibi, iyi yetiştirilmiş soylu aile kızlarına müzik ve şiir ağırlıklı dersler vermiştir. MÖ IV.yüzyılın sonlarında muhtemelen Lesbos’ta yaşayıp 19 yaşında hayatını kaybeden Erinna isimli kadın şairin de Sappho’nun öğrencilerinden biri olduğu düşünülmektedir.
Sappho, düğün sofrası ve töreni, gerdek odası önünde söylenen şiirleri ve Epithalamium, Hymnos ve mersiye türünde kaleme aldığı dizeleriyle tanınır. Onun “Epithalamium” tarzındaki şiirleri, dönemin evlilik kurumu, kadın ve erkeğin evlilik içindeki görev dağılımı, evlilik ritüelleri ve evlilik öncesi kızların aile içindeki yaşamına ilişkin bilgiler sunması açısından son derece değerlidir.
Bazı kaynaklarda asil ve zengin bir tüccarla evli olduğu söylenen Sappho’nun Kleis adlı bir kızı dünyaya gelir. Kızına da şiirleri vardır elbet en güzelinden..Merhamet ve sevgi dolu en incelikli sözcükleri kızı Kleis için arar bulur ve yazar dizelerinde. Lydia kralı Kroisos’un tüm krallığına dahi değişmez güzel kızı altın çiçeği Kleis’i. Değişmez dünyalara!!
“Uyu, yavrum
Bir kızım var
küçücük,
adı Kleis,
altın bir çiçek
sanki
Kroisos
bütün krallığını verse
değişmem ona”
Platon tarafından yüzyıllar sonra en bilge kadınlar arasında gösterilen ve “Onuncu Musa” olarak adlandırılan Sappho’nun yüzyıllar boyunca etkili bir şahsiyet olmasının en önemli nedeni hiç kuşkusuz, aşk şiirlerinin çoğunu kadınlara ithafen yazmış olması ve şiirlerinde aşkın, arzunun ve güzelliğin sürdürebilmesi gibi temaları son derece başarılı bir üslupla işlemiş olmasıdır. Sappho, şiirlerinde siyasetten uzak bir tavır sergilemiş, döneminin politik konularıyla pek fazla ilgilenmemiştir. Sappho’nun özel hayatına ilişkin bilgiler kesinlikten uzaktır. Onun Andros Adası’ndan Kerkylas adında zengin bir adamla evlendiği ve Kleis adında bir kızı olduğu düşünülmektedir. Kleis’in adı kendi şiirlerinde de geçmektedir. Hayatının çoğunu evlenmemiş genç kadınlar için kurduğu okulun olduğu Lesbos’ta geçirdiği düşünülmektedir.
Sappho, doğduğu yer olan Lesbos’ta ölmüştür. Ölümü hakkında Yunan komedya yazarlarında görülen bir söylence de vardır. Bu söylenceye göre, Sappho, Phaon adındaki bir kayıkçıya duyduğu aşktan dolayı Epeiros kıyısı açıklarında bulunan Leukadia kayalıklarından atlayarak intihar etmiştir. Sappho, ölümünden sonra “Theios” olarak bilinen şairlerinden biri haline gelirken Platon, Horatius ve Halikarnassoslu Dionysios gibi büyük ustalardan da övgüler almıştır.
Lesboslu şair ölse de, adı yaşamaya devam etmiştir. Görselini paylaştığım fresk, onun Roma’da ne kadar sevilen bir şair olduğunu göstermektedir. Ayrıca yaygın bir uygulamaya göre, Roma eyaletlerindeki şehirler M.S. 2. ve 3.yüzyıllarda yerel kahramanlar ile ve o kentin tarihinde önemli rol oynayan yurttaşlarını sikkeleri üzerinde betimlemişlerdir. Mytilene de sikkeleri üzerinde de Pittakos, Alkaios ve liri ile birlikte Sappho da tasvir edilmiştir. M.Ö. 3. yüzyılda İskenderiye bilginleri, dokuz büyük lirik şiir ozanını belirledikleri bir Kanon oluştururken Alkman, Alkaios, Pindaros gibi ünlü isimlerin bulunduğu ünlü kanonda sadece bir kadın şaire yer verilmiştir; ve incelikleri, muhteşem dizeleri ile Sappho’dur o isim. Sappho, şiirlerinin içerikleriyle döneminde yeniliğe öncülük etmiştir. Onun aşk şiirleri tarihin en saygın eleştirmenlerince takdir görür. Bununla birlikte şiire biçimsel yenilik de getirir. 11 heceli 3 dize ve 5 heceli 1 dizeden oluşan kendi bulduğu vezne “Sappho dörtlüğü” denir.
Gerciliğin, kör karanlığın ve bağnazlığın ısrarla, inatla dizelerini, duygularını ve muhteşem şiirlerini yakıp yok etmeye çalışsa da insanlığın karanlık yanı, dizelerindeki yıldızların parıltısını söndürmeye çalışsa da hiç bir karanlık aydınlığı yenememistir. İşte bugün hala görebiliyoruz, Sappho nun şiirlerini okuyabiliyoruz, o ışığı ve cesur kadını güzellikle anıyoruz..
Sappho şiirlerini okumaya devam ediyor, Ege den esen meltemlerle türkülerini bize ulaştırıp bizi çağırıyor.
Gökçen Saliha Ünal
Görsel: Sappho, Pompei freski, M.S. 1.yüzyıl, Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi