Bugun...


SALİHA ÜNAL

facebook-paylas
KİRMEN GİBİ DÖNÜYOR DÜNYA DEDİĞİN HER AN ÖLEBİLİRİZ!
Tarih: 09-10-2023 10:07:00 Güncelleme: 09-10-2023 10:07:00


KİRMEN GİBİ

DÖNÜYOR DÜNYA DEDİĞİN HER AN ÖLEBİLİRİZ!

Selîm Temo,Jübile

....

babamı yemen yedi

kocamı kore

anamın dilinde ağıt

kolunda kirmen

benim kolumda kirmen

dilimde ağıt

başım alıp nere gidem

oy benim dertli başım!

Hasan Hüseyin Korkmazgil,Oğlak

Anadolu'da unutulmaya yüz tutan öyle çok gelenek var ki..

Toplumsal yaşamımızın bir çok köşe taşlarında karşımıza çıkan bir geleneğimiz de  yün eğirme.. Ve bize Anadolu yu anımsatıyor. Dağları, yaylaları, toprağı, unutkanlığımızın bir parçasını burda bulmaya çalışıyoruz. Anadolu' dan Mezopotamya'ya, Mısır'a ve bilip bilmediğimiz coğrafyalara uzatıp elini işaret ediyor. Beni bulabilirsiniz. Arkeolojik buluntular da bunu destekliyor. Anadolu'da Hititlerde karşımıza çıkıyor.

İlk insanlar soğuktan korunmak için hayvan postları kullanmakla birlikte, günümüzden yaklaşık 10.000 yıl önce bez yapmayı öğrendiler. Eğrilmiş iplik liflerin sağlam kalıcı, dayanıklı bir iplik edilmesi amacıyla bükerek veya bir araya getirerek yapışık hale getirilmesidir. İplik içinde liflerin bükülmesi işlemine eğirme denir ve Late Stone Age (Geç Taş Devri) olarak adlandırılan günümüzden yaklaşık 40.000-10.000 yıl öncesine tarihlendirilebilir ve iplik eğirme işlemi endüstrileşmenin ilk işaretlerinden biridir.

Eski Mısırda, verimi düşük bir tahıl olan emmer, arpa ve bazı diğer tahılları yetiştirirlerdi. Bu tahıllar, iki temel gıda maddesi olan ekmek ve bira yapımında kullanılırdı.Yetiştirilmeye başlanılmadan önce açık araziden köklenen keten, elyaf olarak kullanıldı. Bu lifler iplik olarak bükülür, giysi ya da diğer kullanımlar için dokunurdu.

Dokunmuş kumaşların M.Ö. 6500 yılında kullanıldığına dair arkeolojik buluntuların var olması, iplik üretiminin çok daha eskilere dayandığı gerçeğini ortaya koymaktadır (Oyman Büken, 2005:64). Bir dokumanın oluşturulmasında bulunması gerekli olan ilk ve temel unsur ipliktir. İplik olmadan dokuma düşünülemez, bu nedenle dokumacılığın başlangıcını iplik elde edilmesine bağlamak gerekir.

Liflerin bükülmesi ve eğirme işlemi düşüncesinin de sarmaşık ve benzeri bitkilerin dolanmasından geliştiği ve bu ilkel düşüncelerin birleştirilmesi ile dokumacılık sanatının ilk adımlarının atıldığı sanılmaktadır. İlk eğirmenin, liflerin iki el arasında ovuşturularak yapıldığı, sonra bunun için ağırşak, iğ, öreke gibi gerekli aletlerin geliştirilerek ipliğin elde edildiği anlaşılmaktadır.

Dolayısı ile iplik üretiminde kullanılan araçların insanlık tarihinin en eski buluşları arasında yer aldığı gerçeğini ortaya koymaktadır. Neolitik döneme ait dünyanın birçok yerinde kilden, ahşaptan, taştan ve kemikten değişik büyüklüklerde ve ağırlıkta ağırşak, iğ ve örekeler bulunmuştur.

Fakat ahşaptan yapılan aletler zamanla toprak altında nem etkisi ile çürüdüğünden günümüze kadar gelememişlerdir (Oyman Büken, 2005:73-74).

Sus’ta bulunmuş bir rölyefte, Mısır duvar resimlerinde, Geç Hitit dönemine ait bir rölyefte iğ, ağırşak ve örke ile yün eğiren kadın betimlemeleri, Çayönü ve Çatalhöyük’te yapılan kazılarda ele geçirilen dokuma araçları bu faaliyetlerin kaynağının Mezopotamya, Mısır, Anadolu olduğu ve dünyaya Anadolu üzerinden yayıldığını göstermektedir.

Hititler, Asurlular ve Mısırlılar ile hem ticaret hem de savaş yoluyla sürekli temasta olmuşlar, çeşitli sanat eserleri, demir cevheri ve işlenmiş demir eşya satıp, kumaş ve ipek almışlardır. Hititlilerden günümüze ulaşan buluntular daha çok dokumalardır.

Öreke, kirman ile M.Ö. 3. binyıldan beri kadınlara özgü malzemeler arasında betimlenir. Eski Mezopotamya kültürlerinde, kadının faziletinin bir sembolüdür ve gündelik yaşamının önemli eşyaları arasındadır.

Hitit ritüellerinde beraber kullanılan bu iki malzeme Hitit kadınının gündelik yaşamının ayrılmaz bir parçası olduğu için kadının sembolü olarak Hitit ritüel metinlerinde sıklıkla kullanılmıştır.Hitit devrinde Anadolu’nun kaliteli yün, keçi kılı ve keten iplikleri ile meydana gelen dokumalar, tüccarların Asur ve Mısır’dan getirdikleri süslü ince keten kumaşlar ile birlikte satılmıştır. Bu dönemde Ana tanrıça (iştar) himayesinde kutsal bir uğraş olarak,kadılnar tarafından yapılan, iplik bükümü ve öğrenilen yeni dokuma teknikleriyle mükemmelleşen Anadolu dokuma ürünleri aranılan mamuller olmuştur .

Öreke Antik dönemde de kadının sembolü olarak kullanılmıştır. Dokuma işini kadınlara bağışlayan ve koruyanın Tanrıça Athena olduğuna inanılmış ve Athena heykelleri sağ elinde kargı, sol elinde öreke ile iğ tutar şekilde tasvir edilmiştir.

Yörükler bakımını üstlendiği ve etinden, sütünden, derisinden yararlandığı hayvanlarının yünlerini, çeşitli ihtiyaçlarını karşılayacak fonksiyonellikteki eşyaları üretmek için kullanmaktadır. Bu nedenlerle ve az yer kaplayan, fonksiyonel ve hafif eşyalar üretilmesinden dolayı dokumacılık, yaşadıkları evlerini sürekli bir yerden bir yere taşıyan bu topluluklar için konar-göçer hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir (Akan, 2008: 23).

Yörüklerin yaşam biçimlerini ve karakterlerini uzunca yıllar korumaları, gelenekçi bir tutum sergilediklerini açıkça göstermektedir. Bu gelenekçi tutumun en çok göze çarptığı alan ise dokumalarıdır. Müzik, ahşap işlemeciliği, deri işçiliği gibi Yörük sanatları içerisinde dokumaların değişmeden günümüze ulaşması bu gelenekçi tutumları sayesinde olmuştur (Kademoğlu,1973:24).

Yörük dokumaları aynı zamanda estetik açıdan değer taşımaktadır. Yörükler dokumalarında, geçtikleri bölgelerde gördükleri çeşitliliği ve renkliliği yansıtmaktadır. Böylece hem fonksiyonel, hem de sanat değeri taşıyan ürünler ortaya çıkmıştır (Akan,2008:23).

Dokumalarda Kullanılan Hammadde Yörük yaşam biçimi hayvancılıktan artan yün ve kılların dokumacılıkta değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Yörükler kırkılan yün ve kıllardan iplik elde etme işlemlerini ustalıkla sürdürmüşlerdir. Uzun yürüyüşler esnasında vakit kaybını önlemek amacıyla, yürürken liflerin bükülerek iplik haline getirilmesi işlemlerini üstlenmişlerdir.

Dokumalarda kullanılan yün ve kıl liflerinin bölgede yaşayan hayvanlardan elde edildiğini, dokuma faaliyetinin hayvancılığa dayalı olarak yapıldığını, buna bağlı olarak ise keçi kılının geniş kullanım alanı bulduğu söylemek mümkündür. İkinci sırada ise koyunyünü yer almaktadır. Keçinin kılı ve koyunun yünü, Yörüklere dışarıya muhtaç olmadan, kapalı bir ekonomi içinde bir hayat yaşatacak iki hammaddedir. Kıl veya yünü kendi üretimleri olan alet ve tezgâhlarda dokuyarak ev eşyalarını, hayvanlarının eşyalarını elde etmiş olurlar. Bu basit uğraşlar Yörüklerin köy ve kasabalara yerleşmesi ile mazmanlık(keçi kılından ip örme) ve mutaflık (ipleri özel tezgâhta dokuyanlar) mesleklerinin yaygınlaşmasını sağlamıştır (Eröz, 1991:171).

Öreke:Eğrilmesi planlanan yün, keten vs. fitilleri önce öreke üzerine sarılır ve buradan iğ veya kirmene boşaltılırken iki dönme hareketi gerçekleştirilir.

Kirmen-Eğirmen veya eğirmeç; yün, keten, kenevir, pamuk gibi lifli hammaddeleri büküp ip yapmaya (eğirmeye) yarayan bir ucu çengelli tahta araçlara verilen ad

Kaynakça

Deniz, Bekir. Türk Dünyasında Halı Ve Düz Dokuma Yaygıları, A.K.M yayınları:215, 284s., Ankara, 2000.

Erbek, Mine. Çatalhöyük’ten Günümüze Anadolu Motifleri, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2002.

 -Eren, Naci. “Yörük Çuvalları”, Türkiyemiz, 6(18), s.27-32, 1976.

 -Eröz, Mehmet. Yörükler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, 251 s., İstanbul, 1991.

 -Ersu, Pekin. “Yörüklerde Yük Çulu”, Kültür ve sanat, 2(4), s.122-135, 1976.

Gökçen Saliha Ünal





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI