Bugun...


SALİHA ÜNAL

facebook-paylas
LATMOS'UN ÇIĞLIĶLARI ÇIĞLIĞIM.. LATMOSUN KÜLTÜREL MİRASI MİRASIM. LATMOS YOK EDİLİYOR..
Tarih: 19-08-2023 11:43:00 Güncelleme: 19-08-2023 11:43:00


LATMOS'UN ÇIĞLIĶLARI ÇIĞLIĞIM..

LATMOSUN KÜLTÜREL MİRASI MİRASIM.

LATMOS YOK EDİLİYOR..

"Latmosum ben..

içimde tepelerim, kayalarım, dağlarım var, şiirlerim, öykülerim var..

Benim  kelimelerim, cümlelerim var..

O dağlarımda hayvan ve insan yüzlerim var..  Ruhları, bedenleri resmettim. Kendi bedenimde binlerce yıl korudum.. sakladığım çocuklarım da var.. Tarihe bıraktıklarım var..

Şimdi  ağlayan göz yaşlarım..

O güzel, yeşil tepelerimde, ağaçlarımın dallarında yüzlerce eşsiz bitkilerim, çiçeklerim yalnızca buralarda uçan kuşlarım, böceklerim var..

Beni unutmayan tanrılarım, şimşeklerim, Zeus' dan gelen esintilerim rüzgarlarım var..

Heraklia'm, Yediler Manastırı'm var. 

Ben Latmos'um.. Son sözümü söylemedim, söyleyeceklerim var..Duy beni!!!"

Gökçen Saliha Ünal

 

325 bitki türü, 261 kuş türü, 22 sürüngen, 19 memeli türüne sahip Latmos (Beşparmak) Dağları ve güneyindeki Ilbıra Dağlarıyla bütünleşen muhteşem doğal peyzajı, Söke-Milas-Bodrum yolundan geçenlere müthiş bir görsel şölen sunar.

Latmos, tarihi, doğası ve kültürel kaynak değerleri bakımından Türkiye’nin en önemli arkeolojik alanlarından biri olmasına rağmen,  muhteşem dokusunu tarihi güzelliklerini, doğal zenginliklerini  görmemek için gözlerimizi,  yardım isteyen çığlıklarını duymamak için kulaklarımızı, anlattıklarını anlamamak için şuurumuzu deyim yerindeyse adeta kapadığımız, yok edilmesine gerektiği kadar karşı koyamadığımız ve  korumayı başaramadığımız kültürel, tarihi mirasımız.

Herakleia Antik Kenti veya Latmos Herakleia, Muğla ili Milas ilçesine 39 km uzaklıkta Kapıkırı Köyü sınırları içinde kurulmuş Antik İyonya bölgesi kent yerleşimlerinden biridir.

"Latmos'u görmeyen gözler kalmasın" dediğimiz, muhteşem doğal alan yıllarca ayakta kalmayı başaran ve Fıstık Çamı Ormanları'nın en geniş örneğine ev sahipliği yapan Latmos’ta 500 milyon yıllık gnays kayaçların zamanla aşınması ile ortaya çıkan ilginç kaya oluşumları görsel bir şölen sunarken yok edilme uğraşlarıyla savaşıyor.

Prehistorik devirlerde bu dağların, yağmur ve havanın bereketini koruyan bir güce, tanrıya ev sahipliği yaptığına inanılıyordu. Dağın doruklarını oluşturan zirve, bu yüce yaratıcı gücün tahtı olarak görülüyordu. Tanrının bu görkemli tepeden gönderdiği rüzgarlar,  esintiler,  yağmurlar ovalara bolluk bereket sağlıyordu. Neolitik Çağ’ın sonlarından itibaren coğrafyaya bu kutsal imgeyi yakıştıran insanoğlunun torunları için de Beşparmak Dağları bin yıllar boyunca kutsal kalmayı sürdürdü. Hitit Çağı’nda bu dağın eteklerine çizilen Luwi hiyeroglif yazıtlı betimler bu geleneğin izlerini taşıyor. Antik Çağ dönem topluluklarının, dağın zirvesine bu sefer de bir başka tanrının, Zeus’un tahtını oluşturmuş olması bir tesadüf değil, zira zaman döngüsünü kendi içinde devam ettiriyor. Orta Çağ’da Hıristiyan inancının birçok dinsel mekânına ev sahipliği yapan Beşparmak Dağları’nda, MS.10. yüzyıla kadar izi sürülen yağmur duası ritüelleri on bin yıllık bir kültürel gen aktarımından başka ne olabilir ki? Antik Çağ yazılı kaynaklarında bu dağların ismi Latmos’tu. Bu çağda dağın eteklerine kurulan kente de aynı isim verildi. Latmos’un devamı ise Latmos kenarındaki Herakleia anlamına gelen Herakleia Latmos’tu. Herakleia Latmos kentinin yaslandığı Beşparmak Dağları’nın yüksek kesimlerinde tespit edilen kaya resimleri MÖ. 6. bin yılın yarı göçebe kültüründen bugüne kalan izlerdir. Bu resimler sayesinde Latmos Herakleiası’nın bulunduğu coğrafyada kültür tarihinin başlangıcı Geç Neolitik Çağ’a kadar indirilmiştir. Son yapılan araştırmalarda bu ilginç veriler Latmos Herakleiası kadar Batı Anadolu tarihinde de yepyeni ufuklar açmıştır.

1994 yılında Alman arkeolog Dr. Anneliese Peschlow tarafından keşfedilen kaya resimlerinin 8000 yıl öncesine ait olduğu tahmin edilmektedir. Sayıları 170‘i aşan resim repertuarında, hayvan figürleri ve savaş betimlerinin ağırlıklı olduğu Batı Avrupa’nın Buzul Çağı mağara resimlerinden farklı olarak, ana tema insandır. Resimlerde, yerleşik hayata geçişe bağlı olarak toplumsal değişimi yansıtan aile betimlemeleri, şenlikler ve düğünler yer almaktadır. Toplam 170 lokasyonun Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından şu anda 50’ye yakını tescil edilmiş olup çalışmalar devam etmektedir.

Hasankeyf, Kaz Dağları, Truva ve benzerleri gibi Latmos da binlerce yıl önce vardı. Bizden önce de vardı, bizden sonra da olacak. Bu eşsiz ve muhteşem doğal alan,  dünya yeryüzünden silininceye dek var olmaya devam edecek. Bitki örtüsüyle, doğal kaya oluşumlarıyla, zengin tarihi  varlıklarıyla, müthiş  tarihi dokusuyla Latmos kendine inananları çağırıyor.

M.S 7. yüzyılda Sina Dağı’ndan ve Yukarı Mısır’dan kaçan din adamları, rahipler ve keşişler gözlerden uzak buldukları sarp kayalıklar ve engebeli arazilerle kaplı coğrafyayı manastır yaşamı için uygun bulmuşlar, Beşparmak Dağı ve Bafa Gölü çevresinde Yediler Manastırı ve Stylos (Arap Avlusu) Manastırı gibi çok sayıda manastır oluşturmuşlardır.

"Latmos'taki kayalar yaklaşık  4 milyar yıl yaşında derinlik kayacı kökenli korsal yalpaktaştır (ortognays). Süre içinde iklim,  doğa koşullarında aşındırılarak, sanki doğa yontucularıyla biçimlendirilerek inanılmaz güzellikte  DOĞA ANITLARI ortaya çıkmıştır.  Böyle bir doğa anıtlarını Türkiye ya da dünyanın başka yerinde örme olasılığı yok. Kapadokya, Latmos'un benzerdir. Latmos'un batısında Bafa Gölü ile tarih öncesi(prehistorik) ile yazıya geçiş dönem aralığına (protohistorik) dönemde yaşayan Ön Türk atalarımızdan kalma yerleşimler gelişerek, yoğrularak Luwi, Hitit, Karya'ya dönüşmüş. O döneminden kalma Latmos ile Heraglia kentlerinde uygarlıklarının doruğuna erişmışlerdir. Son 20 yıldır bölgeyi saran madenciler, Ön Türklerin yaşadığı bu DOĞA Anıtlarını acımasızca ortadan kaldırmaktadırlar. Latmos'u, Ön Türk kalıntılarını kurtaralım."

Prof. Dr. Övgün A. Ercan

Doğa Bilimci Gezgin

Kuşadası Gezginler Topluluğu Kur.Bşk

Ekodosd Üyesi

Latmos'un ne kadar değerli olduğunu gören gözlerden biri olan  Prof. Dr. Övgün A. Ercan, konunun hassasiyetini bu şekilde  dile getiriyor.

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bilgileri dahilinde ve temsilcileri gözetiminde, Latmos ( Beşparmak ) Dağları’nın vahşi coğrafyasında 25 yıl araştırmalar sürdüren Alman arkeolog Dr. Anneliese Peschlow, Latmos bölgesinin tarihiyle ilgili birçok yeni keşfe imza atmıştı.Latmos’un, Türkiye’nin batı kıyılarının doğal güzellikler açısından en etkileyici ve arkeolojik bulgular açısından en zengin yerlerinden biri olduğunu söyleyen Peschlow; Latmos’taki buluntu ve kalıntıların Neolitik Dönem’den, Osmanlı Dönemi’ne dek uzandığını, buluntuların en önemlisinin de M.Ö. 6. Bin – M.Ö. 5. Bin ilk yarısına tarihlenen kaya resimlerinin olduğunu söylemişti.

İnsanlık tarihinin önemli bir adımının belgesi olan Latmos kaya resimlerinde hiçbir şiddet sahnesinin olmadığını, aileyi, anne ve çocuğu, düğün törenlerini, ilkbahar şenliklerini kısacası mutluluğu yansıttığını belirtmişti.

Dr. Anneliese Peschlow; Latmos’u, Bafa Gölü’nü ve eşsiz kaya resimlerini tanıtmak için, tüm maliyetini kendisi karşılayarak yaptırdığı tanıtım panoları önce Almanya’da Berlin, Bonn, Freiburg, Oldenburg, İtalya’da Roma, Lecce, Napoli, Ferrara, Erto, Bozen’de sergilendi. Türkiye’ye getirildiğinde gümrükte yaşanan sorunlardan sonra, eski Muğla Valisi Lale Aytaman’ın aracılığıyla İstanbul, Ankara ve Muğla’da sergilenmesi sağlanmıştı. Akabinde Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün bir armağanı olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne takdim edildi.

Bir müddet Muğla müzesinin depolarında kalan panolar, daha sonra Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin Mulaj Müzesinin 2. Katında sergilenmeye başladı. Ancak buradaki sergiden pek fazla kimsenin haberi olmadığından panolar pek fazla insan tarafından görülemiyor.

Alman arkeolog Dr. Anneliese Peschlow’un  ilk defa 1994 yılında, antik adı Latmos olan Beşparmak Dağı’nda, tespit edilen kaya resimlerine yenileri eklendi. Latmos Dağı’nın sarp kayalık bölümünde duvarlarında 8.000 yıllık tarih öncesi kaya resimleri bulunan 2 yeni mağara ve yine duvarları fresklerle bezenmiş bir kaya sığınağı yakın zamanda ortaya çıkarılmıstı.

Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, tespit edilen iki ayrı mağaradaki resimlerin de bilinçsiz kişilerce tahrip edildiğini söyledi.

Sürücü, “Mağaranın birindeki resimler, oldukça iyi durumda. İnsan olmayan değişik bezeme ve göz alıcı süsler gibi figürlerden oluşuyor. Diğer mağaradaki resimlerde zaman içinde iklim koşulları nedeni ve mağara içinde yakılan ateş sonucu bozulmalar meydana gelmiş.”

“Bilinen SİT alanları dışında hiçbir koruma statüsü bulunmayan Latmos Dağı’ndaki mağaralarda avcı ve  meraklılar tarafından ateş yakıldığı, bunun sonucunda da mağaranın duvarlarında bozulmalar meydana geldiğini yöre insanlarından öğrendik.”

Bizans dönemi freskleri de var

EKODOSD Başkanı Sürücü, mağaraların birinde yer alan fresklerin de bilinçsiz ellerce tahrip edildiğine dikkat çekerek,

“Yeni bulunan bir diğer resim ise bir kaya sığınağının altında yer alan Bizans Dönemi’ne ait freskler oldu. Ne yazık ki burada da definecilerin resimler üzerinde yarattığı tahribatlar ve bazı bilinçsiz kişilerin resimlerin üzerine seramik parçalarıyla çizdikleri şekiller ve yazılarla doluydu

Latmos Dağı’ndaki kaya resimleri ve fresklerin sadece avcı ve define avcılarının değil maden ocaklarının da tehdidi altında olduğunu söyleyen Sürücü, şöyle devam etti:

“Bizans Dönemi’ne ait birçok manastır, kilise yapısı ve savunma kalelerinin bulunduğu Latmos Dağı’nın gizemli coğrafyasında, daha keşfedilmeyen birçok insanlık mirası bulunuyor. Binlerce kaya yapısının içinde bunların tespitinin yapılabilmesi, onlarca yıl sürecek yüzey araştırmalarına bağlıdır. Ancak insanlığın ortak mirası olan Latmos’un bakir coğrafyası, benzerine pek rastlanmayan jeolojik yapısı, doğal ve kültürel varlıkları yeni maden ocaklarının açılması talepleriyle tehdit altındadır. Mevcut maden ocaklarının yarattığı tahribatlar göz önündeyken, yeni talepler Latmos’un doğal ve kültürel değerlerini yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakacaktır.Batı Anadolu’nun en eski insanlık miraslarını barındıran, doğal ve kültürel varlıklar açısından zenginliklerle dolu olan Latmos Dağı, keşfedilmeyi bekleyen bir gezegen gibidir.  İçine girip araştırdıkça her an yeni bulgular, yeni kültürler, yeni türler bulmak mümkündür. Latmos’un korunması için, sadece Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, Aydın ve Milet Arkeoloji Müzeleri değil, diğer ilgili bakanlıklara bağlı kurumlarda aynı hassasiyeti göstermelidir.”

Beşparmak (Latmos) Dağları, tarihin erken evrelerinden itibaren kutsal yer kabul edilmiştir. Kuzeydeki Büyük Menderes Vadisi’nin önünde devasa bir doğal anıt gibi yükselen gnays kayalıklarının oluşturduğu Beşparmak Dağları geçit vermez bir kale gibidir. Dağın bu aşılmaz görünümü tarihin eski zamanlarından günümüze ona atfedilen kutsallığın en önemli kaynağı olmalıdır. Prehistorik devirlerde bu dağların, yağmur ve havanın bereketini koruyan bir güçe, tanrıya ev sahipliği yaptığına inanılıyordu. Dağın doruklarını oluşturan zirve, bu yüce yaratıcı gücün tahtıydı. Tanrının bu görkemli tepeden gönderdiği esintilerve yağmurlar ovalara bereket sağlıyordu. Neolitik Çağ’ın sonlarından itibaren coğrafyaya bu kutsal imgeyi yakıştıran insanoğlunun torunları için de Beşparmak Dağları bin yıllar boyunca kutsal kalmayı sürdürdü. Hitit Çağı’nda bu dağın eteklerine çizilen Luwi hiyeroglif yazıtlı betimler bu geleneğin izleri olsa gerek. Antik Çağ insanının, dağın zirvesine bu sefer de bir başka tanrının, Zeus’un tahtını kondurmuş olması tesadüf değildir. Orta Çağ’da Hıristiyan inancının birçok dinsel mekânına ev sahipliği yapan Beşparmak Dağları’nda, MS.10. yüzyıla kadar izi sürülen yağmur duası ritüelleri on bin yıllık bir kültürel gen aktarımından başka ne olabilir ki.. Antik Çağ yazılı kaynaklarında bu dağların ismi Latmos’tu. Bu çağda dağın eteklerine kurulan kente de aynı isim verildi. Latmos’un devamı ise Latmos kenarındaki Herakleia anlamına gelen Herakleia Latmos’tu. Herakleia Latmos kentinin yaslandığı Beşparmak Dağları’nın yüksek kesimlerinde tespit edilen kaya resimleri MÖ. 6. bin yılın yarı göçebe kültüründen bugüne kalan izlerdir. Bu resimler sayesinde Latmos Herakleiası’nın bulunduğu coğrafyada kültür tarihinin başlangıcı Geç Neolitik Çağ’a kadar indirilmiştir. Son yapılan araştırmalarda bu ilginç veriler Latmos Herakleiası kadar Batı Anadolu tarihinde de yepyeni ufuklar açmıştır.

Dağlarından kayalıklarına, Hearakliasından bitki örtüsüne, muhteşem  Bafa Gölü' nden, flamingolarından su kuşlarına Geç Neolitik Çağ’dan günümüze uzanan görsel güzellikleri, sanat ve yaşam izleri,  kadim Latmos’un dünyada tek olma ayrıcalığı hakkıdır. Ege'nin inci tanelerinden Latmos, Ege Denizi’nin küçük körfezini (günümüzde Bafa Gölü) gören ayrıcalıklı zor coğrafyasında, bir anıt gibi göğe yükselen Latmos’da insan üstü çabayla yaşam kuran halklar, dünyanın en ayrıcalıklı mirasını bizlere armağan  etmişlerdir. Bu eşsiz kültürel varlığımızı, dünya mirasımızı sahiplenip, yok etmeye çalışanlardan koruyarak gelecek kuşaklara aktarmak günümüz coğrafyasında yaşayan bizlerin tarihi görevidir. Latmos'un sesini duyalım.

Fotoğraflar Ekodosd ve Prof. Dr. Övgün A. Ercan





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI