Bugun...



NEMRUT'UN ÖYKÜSÜ

UNESCO'nun dünya mirası listesinde yer alan Nemrut Dağı..

facebook-paylas
Tarih: 25-02-2023 20:50

NEMRUT'UN ÖYKÜSÜ

NEMRUT'UN ÖYKÜSÜ

"Aynı taştan ve aynı tahtlar üzerinde duaları işiten tanrıların yanına kendi heykelimi de koydurttum. Böylece ulu tanrıların ezeli saygınlığını kendi genç bahtıma çağdaş kıldım."

Antiochus I Theos Dikaios Epiphanes Philorhomaios Philhellen, Greko-İran Kommagene Krallığı'nın kralı

Doğum tarihi: MÖ 16 Temmuz 98

Ölüm tarihi ve yeri: MÖ 38

Sessiz bekçilerin tarihi beklediği yer..

Binlerce yıldan bu yana devam eden bekleyişin, geçmişin tanıkları.

Ölümsüzlüğü düşleyen bir faninin öyküsü..

Tanrıların heybetli dağı, Nemrut..

Burası tanrıların, kralların ve bazı yaratıkların dev heykellerinin insana tepeden baktığı bir mezar.

Nemrut un doğu yakasında tanrıların taştan gövdelerini yıkılmış kafaları önlerine sıralanmış bekler burada....

Nemrut!!

güneşin en güzel doğduğu yer.

Dağın yüzünü  kızıllığa boğan Güneş,

kesinlikle başka hiçbir yerde bu kadar müthiş güzel doğmaz diye düşünüŕsün..

Daha ilkokul yıllarımda Nemrut' un öyküsünü dinlemiş onu merak etmeye başlamıştım. O nun efsaneleri ve kış akşamlarında dedemin  bende masal etkisi bırakan söylenceleriyle  büyümüştüm.

Nemrut benim için korkutucu, güçlü ve kudretliydi, kimi zaman Hz. İbrahim’i Urfa’da ateşe atıyor, ordulara kafa tutuyor, acımasızca insanları öldürüyor kimi zaman dağın başında ölümsüzleşen bir tanrı kral olarak karşımıza çıkıyor; yer, mekan ve zamana göre farklı bir kişilik olarak, odalarımıza konuk oluyordu.

Ahhh!!!  bu masalsı dünyanın içinde bir de büyük, ulaşılmaz bir dağ vardı,

Fırat’ın öte yakasında.

Nemrut' u yazmak antik döneme bir yolculuk olduğu gibi  benim de geçmişimden bir kapı aralığı aslında.

Hep merak ettiğim, biŕ gün onu görmenin heyecanını içimde bayram sevinci yaşayan bir çocuk gibi koruduğum, biraz ürkek ve çokça merakla beklediğim Nemrut..

Yıllar geçti, gitti..Ama Nemrut hep vardı..

Devasa heykellerden, kendini tanrı gören krallardan, mitolojilerden bahsediliyordu.

Sonra uzunca süren bir kopuş ve birden bire içimde depreşen Nemrut merakı.

90 ların ortalarıydı, ilkbaharın insanın içini kelebek kanatlarıyla heyecanlandırdığı bir mevsimdi..

Nemrut'u niyetlemistim, artık kaçarı yoktu.

Onunla bulusmak icin yola çıktım,  benim için oldukça zorlu bir yolculuktan sonra, antik yoldan tırmanarak nefes nefese kutsal alana vardığımda, göz yaşlarımı tutamamıştım.

İşte o an..

Buluşmuştuk.

Yıllarca beklediğim an,  göz göze gelmiştik.

Öyle heyecanlanmıştım ki, çok istediğim bir tarihi buluşma içinde olmanın  mutluğu sarmıştı benliğimi.

Duygu yüklü,şiirsel bir şölenin  içinde kendimi tarih ormanında kaybolan özel bir konuk gibi hissetmiştim.

Çetin ve yorucu bir yolculuktan sonra işte dünyanın tepesindeydim, Fırat Vadisini kuş bakışı izleme sarhoşluğuna kapılmıştım.

Nemrut Dağı'nın zirvesinde bulunan devasa heykellere şaşkınlık ve hayretler içinde bakakalmış, insan eliyle yapılan tümülüsün doğu, batı, kuzey teraslarında inşa edilen anıtsal kültler karşısında dilim tutulmuştu adeta,  çok etkilenmiştim. Harabeleri  olağanüstü bulmuştum.

Bir mucizenin içindeydim.

İşte  ‘Tanrıların Tahtı’ olarak adlandırılan Nemrut Dağı’ndan ve orada tüm gösterişi ve gizemi ile birlikte yükselen Kommagene Krallığı’na ait görkemli anıtlardan bir tarihin karanlık dehlizlerinden her ne varsa Nemrut'a ait hepsi burada duruyordu.

Eşi benzeri görülmemiş devasa boyutlarda heykeller ve 2000 yıldır antik dünyanın gizemlerinde saklı kalan bir krallık ve onların ölümsüzlüğü hedeflemiş kralları I.Antiochos…

"Tanrıların Dağı” diye de adlandırılan Nemrut’un pek çok noktasına bugün hala ulaşım sağlanamıyor. Tamamen insan eliyle yapılmış olan höyüklerde ve mezarlarda neler olabileceği konusu hala sır. Ancak, bu dağı ve dağdaki eserleri en ilginç yapan nokta, bugünün teknolojisiyle dahi ulaşılamayan bu eserlerin o zamanın teknolojisiyle oraya nasıl getirildiğinin bilinmemesi. En mantıklı yöntem olarak taşların yukarıdan araçlarla dizilmiş olabileceği düşünülüyor ama bunun o zamanki teknolojiyle nasıl yapılmış olabileceği hala kesinleşmiş değil.

Türkiye'nin Güneydoğusunda tanrıların ve kralların dev heykellerini barındıran ve

UNESCO'nun dünya mirası listesinde yer alan Nemrut Dağı..

Adıyaman il sınırları içerisinde bulunan,1987 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne girmiş olan  Nemrut Dağı, aslında asıl ismi Anka Dağı olan Anti Toros dağ silsilesinin 2206 m yüksekliğindeki ‘Nemrut Zirvesi’ dir. Nemrut Dağı’nı bu kadar değerli yapan, üzerinde bulunan antik mezar, anıtsal heykeller, mimari kalıntılar ve eşsiz benzersiz manzarasıdır.

Eski çağlarda dağın yamaçlarında hükümdarlık yapmış olan Kommagene Kralı I. Antiochos, tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek ve ölümsüzleşmek için, Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarını burada bırakmıştır.

Milattan Önce 1. Yüzyılda günümüz Adıyaman sınırları içinde Kral 1. Antiochus Kommagene Krallığı'nın lideriydi. MÖ 34 yılında öldüğünde Nemrut Dağı'nın Fırat Nehri'ne bakan rüzgarlı tepesinde taş yığınlarının içine gömüldü.

Buradaki heykeller, Kommagene krallığını çevreleyen farklı kültürlerin ve dinlerin bir sentezi gibidir. Pers ve Zerdüşti figürler Yunan tanrılarıyla karışmıştır.

Nemrut Dağı’ndaki teraslarda yer alan heykellerin isimleri ise şöyle;

Kral Antiokhus (Theos),

Herakles (Ares-Artagnes),

Zeus (Oromasdes),

Fortuna (Kommagene tanrıçası)

Apollo (Mithras)

Nemrut Dağı'nda krallıktaki güneşi ilk gören yer olan Doğu Terası; atalar galerisi, sunak ve tanrılar galerisinden oluşuyor. Batı Terası da aslında Doğu Terası ile benzer özellikler taşıyor ama tahrip olduğu için biraz daha dağınık bir görünüme sahip. Burada da aynı şekilde tanrıların heykelleri yer alıyor. İlave olarak Antiochus’un tanrılarla selamlaşmasının sahnelendiği beş adet kabartma da bulunuyor.

Kral Antiochus heykelinin kafası da gövdesinin önünde dursa da hala heybetli görünür. Yanında bir kartal ve krallığının koruyucu tanrısı Kommagene heykeli bulunur. Kommagene Büyük İskender'in imparatorluğunun parçalanması üzerine ortaya çıkan birçok krallıktan biridir. Güneydoğu Anadolu'daki bu krallık, batısında Roma ile doğusunda Part krallığı arasında  sıkışıp kalmıştır..

Dağın tepesinde Antiochus için yapılan ve tümülüs olarak da bilinen piramit mezar 50 metre yüksekliğinde. Bu yükselti çakıl taşları yığılarak oluşturulmuş. Antiochus, annesi tarafından Yunan, babası tarafından ise Pers krallığıyla bağlantılıydı.

Nemrut Dağı’nda yer alan kitabeler, dağdaki tüm eserlerin Kommagene Kralı 1. Antiochos adıyla yapıldığını ortaya koyuyor. Gelecekteki ziyaretçiler için hazırlandığı anlaşılan kitabe, heykeller hakkında da pek çok detay veriyor. Aslında bu kitabeye, kralın arkasında bıraktığı bir kayıt defteri gözüyle bakılabilir. Ayrıca heykellerin arka yüzünde kralın 200 satırlık vasiyeti de yazıyor. Buna göre kral, kendinden sonra gelecek olan kralları, tapınağı güzelleştirmeleri adına görevlendiriyor. İbadet amacıyla gelenleri överken kötü amaçlarla gelenlere ise beddua ediyor. Bu kutsal alana ziyaret için gelen herkesin en kusursuz şekilde ağırlanmasını ve rahiplerin en iyi şarapları ziyaretçilere sunmasını istiyor. Üstelik törenlerin görkemli geçmesi adına müzisyenler dahi görevlendiriyor.

Antiochus öldükten 106 yıl sonra 72 yılında Romalılar Kommagene krallığını ilhak etti. Dağın tepesindeki anıt mezarı 1881'de Alman arazi mühendisleri keşfedinceye kadar bilinmiyordu. Kralın mezarı henüz bulunmuş değil. Fakat araştırmacılar bugünkü gelişkin teknolojiye rağmen tümülüse zarar vermekten korkuyor.

Mezarın doğu yakasında bir aslan heykeli gözetmektedir bölgeyi. İnsanlar burada tanrıların huzurunda ateş yakıp ziyafetler hazırlayarak onları mutlu etmeye çalışırdı.

Antiochus kendi heykelini Zeus gibi tanrıların heykellerinin yanına yaptırarak onlara tapınan insanların duasını almayı da amaçlamıştır.

Kommagene Krallığı’ndan önce bu coğrafyada MÖ 2. bin yıllarında  Hititler’in hakim olduğunu görüyoruz.MÖ 1200’lerde tarihe Deniz Kavimleri Göçü diye geçen göçler sonucunda bu muhteşem imparatorluk yıkılır ve büyük bir kargaşanın sonunda Geç Hitit Beylikleri kurulur.Bunlardan en önemlileri Antep’te kurulan Karkamış Krallığı,Çukurova bölgesinde Que Krallığı, Maraş’ta Gurgum Krallığı ve Adıyaman Merkezli olarak Kummuh Krallığını görüyoruz.

İşte,Kommagene Krallığı’nın bulunduğu bu topraklarda takriben 11.yy da Kummuh Krallığı’nın hüküm sürmekte olduğunu görüyoruz.M.Ö.886 da bölgeyle ilgili yazılmış kayıtlara sahibiz.Ancak,yine görüyoruz ki, Kummuh Krallığı’nın sonu MÖ 700’lerde Asurlular tarafından getiriliyor.

SELEUKOSLAR VE KOMMAGENE

Ve M.Ö. 600′ lü yıllara gelindiğinde, bu toprakların,Babil’in eline geçtiğini görüyoruz.Sonrasında ise büyük Pers İmparatorluğu’nun egemenliğine girer.Ta ki, Makedonya’dan yola çıkıp Hindistan’a kadar,neredeyse tüm dünyayı ele geçirecek olan Büyük İskender’e kadar. Büyük İskender, MÖ 336 yılından,323 yılına kadar Makedonya kralı olarak hüküm sürer ve MÖ 13 Haziran 323 yılında Babylon'da yani bugünkü Irak’ta ölür.

Kral 1. Antiochus’un mezarının da Nemrut Dağı’nda olduğu biliniyor ama mezara hala ulaşılabilmiş değil. Bugünkü gelişmiş teknolojilere rağmen tümülüse zarar vermeden detaylı bir arama yapabilmek de şu an için mümkün görünmüyor.

Ölüm döşeğindeki İskender’e komutanlarının sorduğu, kimi ardıl olarak bırakacağı sorusunu yıllar sonra, ünlü yönetmen Olıver Stone’un Büyuk İskender filminde onu canlandıran Colin Farrel yanıtlar.

Ve ,‘En güçlünüzü’,der.’ Savaşın,bulun’’,demek istemiştir aslında…

Büyük İskender, o zamanlar bilinen dünyanın neredeyse tamamını işgal etmiştir.







Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SANAT-KÜLTÜR DUYURU Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI