Bugun...



İSTANBUL'UN ALTINDAKİ GİZEMLİ TARİH

Muhteşem sütunların koynunda yatan Medusa'nın acı ve hüzün dolu öyküsü.

facebook-paylas
Tarih: 04-03-2023 21:57

İSTANBUL'UN ALTINDAKİ GİZEMLİ TARİH

İSTANBUL'UN ALTINDAKİ GİZEMLİ TARİH

Muhteşem sütunların koynunda yatan Medusa'nın  acı ve hüzün dolu öyküsü.

Bir bakış tersine çevirebilir miydi her şeyi ya da taşa dönüştürebilir mi bir bakış seni. Istanbul'un orta yerinde, soğuk, karanlık bir yerde uzun tarihler boyu o dehlizde tam orda bekliyor.

Binlerce yıldır orda yerde yatıyor.

Tarihin tanığı Medusa' nın kendisi bana bakıyor, onu gördüğünüzde taş kesilmek isteyebilirsiniz.

O nun tanıklığında sütunların arasında gecmişe yolculuğunuz başlar. Taki siz isteyip bugüne gelene kadar..

"Diz çök ,

kutsal bilgeliğin yaldızlı mouseion nunda

Ve kulağını yere daya

Dinle suyun şırıltısını.

Batık sarayın derinliklerine in...

Orada, karanlığın içinde bekler khthonik canavar

Kan kırmızısı sularında gömülmüştür lagünün...

Ki yansıtmaz yıldızları..."

"Dante’nin Cehennem’i.

Final. Toprağın merkezi. Yerçekiminin tersine döndüğü yer.

Yukarının aşağı olduğu yer."

Bir çok tarihi romanda ve İstanbul' u anlatan eserde ya da anı kitaplarında Yerebatan Sarnıcı

ndan söz edildiği bilinmektedir.

Dan Brow' nın Cehennem' inde sarnıçtan yukaridaki şekillerde oldugu gibi bahsedilir.

"Arkeolog E. Unger'in, Birinci Dünya Savaşı'nda İstanbul'a gelen bir Alman denizaltısının şişme botuyla gezindiği yer, Yerebatan Sarnıcı'dır... Yerin altındaki bir sarnıcı dolduran eski Bizans suyunda yüzen, bir arkeoloğun nefesiyle şişmiş denizaltı botu!..

Söyle ey İstanbul, bana daha derinliklerdeki sırlarını da söyle!.."

Sunay Akın

Kule Canbazı' nda böyle anlatır.

Yerebatan sarnıcı, ne muazzam bir yerdir.

Tarihin izlerini sürebileceğimiz en önemli kültür varlıklarının başında gelmektedir. Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu büyük yer altı sarnıcı, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlar sebebiyle halk arasında “Yerebatan Sarayı” olarak isimlendirilmiştir. Latincede “Cisterna Basilica” olarak adlandırılan yapının bulunduğu yerde daha önceleri Stoa Bazilikası bulunduğundan, kimilerince “Bazilika Sarnıcı” olarak da anılmaktadır.

Yerebatan Sarnıcı İstanbul'da şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere  yaptırılmış kapalı su sarnıcıdır. Ayasofya'nın güneybatısında, Soğukçeşme Sokağı'ndadır. Suyun içinden yükselen pek çok mermer sütun muhteşem güzelliğiyle bugün halen tarihin tanıklığını yapmaya devam etmektedir.

Yerebatan Sarnıcı; yaklaşık 1000 m2 alanı kaplayan; uzunluğu 140 metre, genişliği 70 metre olan dikdörtgen biçimli devasa bir yapıdır. Dünya Savaşı döneminde Alman arkeolog Eckhard Unger tarafından alınmış ve 138 x 64,6 m olduğu belirtilmiştir. Sarnıcın, geçmişte üzerinde bulunduğu düşünüleni Basilika Stoa adlı anıtsal yapının ve bölgenin su ihtiyacını karşılamak için yapıldığı tahmin edilir. Yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir. Sarnıç geçmişten günümüze su deposu olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda uzun gemi yolculuklarında su ihtiyacını karşılamak için gemi çatılarına da kurulmaktadır. Sarnıç, içinde su biriktirmek için yer altında yapılan depo olmakla birlikte gemilerde saçtan yapılmış tatlı su deposudur. Bugün sayıları tam olarak bilinemese de ıstanbul' da  yaklaşık 70 sarnıç olduğu bildiriliyor. Bu 70 sarnıçın Bizans döneminden kaldığı düşünülüyor. Şerefiye Sarnıcı, Yerebatan Sarnıcı gibi devasa yapılar, İstanbul'un en çok ziyaretçi kabul eden eserleri arasında yer alıyor.

Yazılı kaynaklara göre su yollarından ve yağmurdan elde edilen suyu, imparatorların ikamet ettiği Büyük Saray ve çevresindeki yapılara dağıtarak yüzlerce yıl şehrin su ihtiyacını karşılayan Yerebatan Sarnıcı’na, tarihi su yollarından biri olan Hadrianus İsale Hattı’ndan da su sağlanmıştır.

Sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, 28 sütun içeren 12 sıradan meydana getirmektedir. Çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da iki parçadan oluşmaktadır. 52 basamaklı taş bir merdivenle içine inilen sarnıçtaki bu sütunların bir kısmının, daha eski tarihli yapılardan toplandığı düşünülmektedir.

Sütunların başlıkları ise farklı özellikler göstermektedir. Bazıları “Korint” üslubunu yansıtırken bazılarında bezemesiz sade başlıklar öne çıkar. Sarnıçtaki sütunların köşeli veya yivli biçimde olan birkaçı hariç çoğunun silindir biçimli olduğu gözlemlenmektedir.

Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 metre kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini, Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiştir.

İnşasında 7.000 kölenin çalıştığı sarnıcın suyu imparator Valens tarafından (368) yılında yaptırılan 971 m. uzunluğundaki Valens (Bozdoğan) kemeri ile imparator Justinianus'un yaptırdığı 115.45 m. uzunluğundaki Mağlova Kemeri yardımıyla şehre 19 km. Mesafede Belgrat ormanlarındaki Eğrikapı su taksim merkezinden getirilmiştir. Sarnıçtaki sütunların, köşeli veya yivli biçimde olan birkaç tanesi hariç büyük çoğunluğu silindir biçimindedir. Bu sütunlar içerisinde üzeri oyma ve kabartma halinde Tavus Gözü, Sarkık Dal, Gözyaşı şekillerinin tekrarıyla süslenmiş olanı özellikle dikkati çeker. Bu sütun Bizans devrinde "Farum Tauri" denilen bugünkü Beyazıt meydanında kalıntıları bulunan IV. yy. zamanına ait büyük Theodesiusun (379-395) zafer takındaki sütunların benzeridir. 

Bir söylentiye göre, üzerindeki şekillerin gözyaşına benzemesin nedeni Büyük Bazilika’nın inşasında ölen yüzlerce köleyi anlatır..Sarnıcın orta yerini geçtikten sonra, güneybatı duvarından içeriye doğru, yaklaşık 40 m. uzunluğunda 30 m. genişliğinde düzensiz bir çıkıntı halinde görülen kısım ağırlığı taşıyabilmesi için geçmiş, yüzyıllarda yapılan onarımlar sırasında örülen duvarlardır. En uzun yerinde 9 sütun, en dar yerinde ise 2 sütun olmak üzere toplam 40 sütun bu duvarların arkasında kaldığı için görülmemektedir. Sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki Medusa başı Roma Çağı heykel sanatının şaheser örneklerindendir. Sarnıcı ziyarete gelenlerin hayretler içerisinde seyrettikleri IV.yy. ait bu başların hangi yapıdan alınarak buraya getirildiği konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte Genc Roma Çağı'na ait antik bir yapıdan sökülerek buraya getirildiği sanılmaktadır.

MİTOLOJİDE MEDUSA

Medusa'yla ilgili mitolojiye dayandırılan birçok söylenti bu yapıyı daha da gizemli kılar. Bir söylentiye göre Medusa Yunan Mitolojisinde yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgonadan biridir. Bu üc kız kardeşten yalnızca Yılan Başlı Medusa olumludur. Ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. 0 dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülüklerden korumak amacıyla Gorgona kafalarının resim ve heykellerinin konulduğu, Medusanın da bu düşünceyle buraya konulduğu sanılmaktadır.

Yine bir rivayete göre, Medusa siyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücudu ile övünen bir kızdır. Yunanlı Tanrı Zeus'un oğlu Perseus'u sevmektedir. Tanrıca Athene'de Perseus'u sevmekte ve Medusa'yı kıskanmaktadır. Athene Medusa'nın saçlarını korkunc yılanlar biçimine sokar. Artık Medusa kime baksa, baktığı kimse taş kesilir. Perseus Medusa'nın büyülendiğini düşünerek başını keser ve kesik başı eline alarak savaşlara katılır. Başı görenler taş kesilir ve Perseus savaşları kazanır.

Bu olaydan sonra Medusa'nın eski Bizans'ta kılıç kabzalarına ve sütun kaidelerine ters ve yan olarak işlendiği söylenmektedir. Diğer bir rivayete göre ise Medusa kendisini Perseus'un kılıcında görmüş ve taş kesilmiştir. Bunun icin buradaki heykeli yapan heykeltras ışığın yansıma pozisyonlarına göre Medusa'yı normal, ters ve yan olmak üzere üc ayrı pozisyonda yapmıştır. Normal pozisyonda çalışılmış olan Medusa başı Didim'den getirilmiştir.

1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Topkapı Sarayı’nın ihtiyaçları için bir müddet daha kullanılan tarihi sarnıcın, bölgede yavaş yavaş konutlaşmanın başlamasıyla halk tarafından kullanıldığı da bilinmektedir.

16. yüzyılın ortalarına kadar Batılılar tarafından “fark edilmeyen” yapı, bu dönemde adeta yeniden “keşfedilir”. 1544-1555 yılları arasında İstanbul’da yaşayan Fransız doğa bilimci ve topografya uzmanı Petrus Gyllius, keşfi gerçekleştiren kişi olarak karşımıza çıkar. Sarnıcın ölçülerine dair ilk tespitleri ortaya koyan kişi olan Gyllius’a göre, Konstantinopolis’in en büyük su mahzeni, 336 ayak uzunluğunda,182 ayak genişliğindedir; çevresi ise 224 Roma adımını buluyordur. Yapının sütunlarını saymayı da ihmal etmeyen Petrus Gyllius, tam 336 sütunu kayda geçirir ve sarnıcın tepesinde birçok kuyu olduğunu araştırmasında not düşer.

Gyllius’un, “Kovalarla su çekerler; hatta sarnıç içerisinde kürek çekip kandillerle ışıklandırır ve balık avlarlar. Kuyulardan sarnıç içerisine hava ve ışık sızmakta, balıklar ışığın altında yüzmektedirler,” cümleleri, o vakitler mahalle ahalisinin sarnıçtan “haberdar” olduğunu geleceğe aktarmıştır.

Osmanlı’da, III. Ahmet döneminde mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından ilk kez, II. Abdülhamid döneminde ise ikinci kez onarım gören Yerebatan Sarnıcı, ilerleyen yıllarda da onarımdan geçmeye devam etmiştir. 1955-1960 yıllarında kırılma riski altındaki 9 sütunu kalın bir beton tabakasıyla kaplanarak dondurulmuştur. 1985-1987 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği kapsamlı onarım ve temizlik çalışmalarında, Yerebatan’ın en önemli simgesi olan Medusa başı kabartmalı bloklar keşfedilmiştir. Sütun kaidesi olarak kullanılan Medusa başlarından yapının batısında konumlanmış olanı ters, doğusundaki ise yatay olarak durmaktadır. Roma heykel sanatının en özel örneklerinden biri olan ve ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Medusa başları, birçok efsaneye de konu olmuştur.

Restorasyon sonrası 1987 yılında bir gezi platformu düzenlemesiyle İBB tarafından müze olarak ziyarete açılan görkemli yapı, zaman içinde çeşitli ulusal ve uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapmıştır.

İstanbul gezi programlarının ayrılmaz bir parçası olan bu gizemli mekânı, bugüne kadar ABD Eski Başkanı Bill Clinton’dan Hollanda Başbakanı Wim Kok’a, İtalyan Eski Dışişleri Bakanı Lamberto Dini’den İsveç eski Başbakanı Göran Persson’a ve Avusturya eski Başbakanı Thomas Klestil’e kadar birçok kişi ziyaret etmiştir. İBB Miras tarafından hayata geçirilen tarihinin en büyük restorasyonuyla güçlendirilerek daha nice yüzyıllara tanıklık etmek üzere 22 Temmuz 2022 tarihinde yeniden kapılarını açan Yerebatan Sarnıcı Müzesi, yeni nesil müzecilik anlayışıyla ziyaretçilerini ağırlamaya devam etmektedir.

Kaynakça

Evliya Çelebi. Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, Topkapı Sarayı Kütüphanesi Bağdat 304 Numaralı Yazmanın Transkripsiyonu-Dizini. Cilt 1. Hazırlayan Robert Dankoff, Seyit Ali Kahraman ve Yücel Dağlı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2006.

Hafız Hüseyin Ayvansarayi. The Garden of the Mosques. Çeviren Howard Crane. Leiden: Brill, 2000..

Beyatlı, Ahmet, haz. Fâtih Sultan Mehmed’in 877/1472 Tarihli Vakfiyyesi. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2013.

Forcheimer, Philipp, ve Josef Strzygowski. Die Byzantinischen Wasserbehalter von Konstantinopel. Viyana: Verlag der Mechitharisten-Congregation, 1893.

Gyllius, Petrus. The Antiquities of Constantinople. Çeviren John Ball. Londra: 1729.

Mehmed Ziya Bey. İstanbul ve Boğaziçi: Bizans ve Osmanlı Medeniyetlerinin Âsâr-ı Bâkıyesi. İstanbul: İBB Kültür A.Ş., 2016.







Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SANAT-KÜLTÜR DUYURU Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI