Tweet |
ANADOLU'NUN GÜNEŞ ÜLKESİ HİTİTLER
Kanatlı Güneş Kursu ile Taçlandırılmış Anadolu'nun Güneş Ülkesi.Hititler
Bundan binlerce yıl önce Antik Mısır'da medeniyetin beşiği Anadolu'ya "güneş bahçesi" derlerdi.
Eski zamanlarda Anadolu' nun güneşi tüm uygarlıkları aydınlatmış, kültür yolculuğunun merkezi olmuştu. Mısır'da yaşayan aydınlar, bilgiye ulaşmak, kendilerini geliştirmek için gemilere binip Anadolu'ya gelirlerdi. Torosların gölgesinde, gürül gürül akan ırmakların, ışıldayan suların yanı başında soluklanıp, bu cennet ülkesinde görgülerini, bilgilerini ve ruhlarını tazeleyerek ülkelerine dönerlerdi. Çünkü burası Anadoluydu...
Bazı kaynaklarda da geçtiği üzere Anadolu topraklarında bilinen ilk büyük devlet Hititlerdi. Hitit'lerin bir önemli özelliği ise, fethettikleri topraklarda yaşayan halkların inançlarına karışmamalarıydı. Bu nedenle başkentleri Hattuşaş'a "Bin tanrılı kent" demişlerdi..Hitit panteonunun başında bulunan Arinna'nın Güneş Tanrıçası, kraliyet çiftinin koruyucusu, yol göstericisi, insan soyunun yaratıcısı ve şifacı bir tanrıydı..
Hititler buğdayı güzel işler, güzel yapar ve çeşit çeşit ekmekleri fethettikleri yeni ülkelerdeki alışkanlıklarla, geleneklerle pekiştirip, kaynaştırır Anadolu' nun eşsiz kültürü ışığında hem geliştirir hem de onlara ikram ederlerdi. Fırınlardan ve ocaklardan yükselen ekmek kokusu, bizi Hititlerden günümüze Anadolu geleneklerinin en köklüsüne götürür. "Ekmeğini paylaşmak" bizlere asırlar öncesinden kalan en güzel mirastır.
Hitit tarihine baktığımızda M.Ö. 1650-1450 Eski Krallık ve M.Ö. 1450-1200 Hitit İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelemek mümkün.
Anadolu’nun ilk uygarlıklarından biri olan Hititler, Kızılırmak Nehri çevresinde kurulmuştur. Başkenti Hattuşaş’tır (Çorum yakınları). Hititlerde devleti, askerî ve dinî yetkileri olan kral yönetirdi.
Başkenti Hattuşaş (Çorum) olan Hitıt'lerin fiğer adıyla Eti'lerin Anadolu’da kurulan ilk uygarlık olduğu biliniyor.
Çivi ve hiyeroglif (resim yazısı) kullanan kadim devlet, Anal adlı tanrıya hesap verdikleri yıllıklar ile ilk tarih yazıcılığını başlatmışlardır.
Kralın en önemli yardımcısı TAVANANNA adı verilen kraliçeydi. Kral olmadığı zamanlarda ülkeyi Tavananna yönetirdi. Bu durum binlerce yıl önce Anadolu kültürünün kadına vermiş olduğu değeri göstermesi açısından önemlidir.
Hititler’in tarihteki yerine dair bilgiler, yüzyılın başında elde edilmiştir. “Yozgat Tabletleri” olarak bilinen tabletlerin çözülmesinin ardından bu tabletlerde geçen, Anadolu’daki Hatti Ülkesi’ne dair bilgiler elde edilmiştir. Anadolu’da uzun süre yaşamış olan Hatti’ler, Hitit kültürünü ve yaşamını da oldukça etkilemiştir. Zamanla bu iki kültür birbirine kaynaşmış ve Hitit kültürü olarak var olmaya devam etmiştir.
Hititler, Anadolu’ya Kafkasya üzerinden göç etmiş bir Hint-Avrupa kavimi olarak tanımlanabilir. Anadolu’ya Kafkaslar üzerinden gelen Hititler ticaret, hayvancılık yaparak hayatlarını sürdürüyor olsa da ana geçim kaynakları tarım olmuştu. Bu yüzden Hititler izledikleri genişleme politikalarında ticaret yollarına sahip olma amacı kadar, verimli toprakları ele geçirme amacını da taşımıştır.
Hititler Anadolu’da hakimiyeti kurduktan sonra Suriye’ye seferler yapmışlardır. M.Ö. 1274’ de Mısır’la yaptıkları Kadeş Savaşı sonrası, M.Ö. 1269 yılında tarihteki ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşması'nı gerçekleştirmişlerdir.
Hititler'in sembolü olarak bilinen heykel aslında Eski Tunç Çağı halkı olan (M.Ö. 3. binin ikinci yarısı) Hatti'lere aittir. Hattiler hayvan biçimli tanrıların kültünü geliştirmişler, özellikle de boğa en önemli simge olmuştur.
Hitit Devleti'nin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir. Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır. Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır. Hitit Devleti M.Ö. 1200 yıllarında deniz kavimleri göçü ve kuzeyden Kaşka kavmi saldırılarıyla yıkılmıştır.
Hitit Labarnaşı (Kral) M.ö.1274 Yirmi yıl süren vebanın üzerine Murşilinin Hitit Tabletlerindeki veba duası.
"Ey tanrılar, nedir bu yaptığınız,
ülkeye veba saldınız.
Hatti ülkesi ölüyor,bu nedenle
ekmek pişirip,içkiler sunamıyor,tanrının tarlasını süren çifçilerde öldü.
Veba bitmedi ve Hatti ülkesinde,insanlar ölmeğe devam ediyor.
Bense yüreğimin acısına ve ruhumun kaderine artık dayanamıyorum.
Hattinin fırtına Tanrısı efendim,hayatımı bağışla
önünde dizçöküp yalvarıyorum.
Merhamet et.
Vebayı Hattiden uzaklaştır.Hattinin fırtına tanrısı efendim.
İnsanın günahkar olduğu doğru,babamda günah üşledi ve size karşı geldi,
ama ben hiçbir şekilde günah üşlemedim.
Babanın günahı oğula geçer,banada babamın günahı geçti,dogrudur
Tanrılarım efendilerim,bir kez daha bana karşı merhametli olun,yanlış yola sapanlardan,
kötü işler yapanlardan,hiç kimse kalmadı
artık hepsi öldü...
Çünkü bakın size ey tanrılar,
ey benim efendilerim.
Sizlere ülkem için,
ülkemi vebadan korumak içn
kaferet kurbanları sunuyorum.
Herkes ölünce size kimse kurban getirmez,
bu acıları çekip çıkarın yüreğimden,
benim ruhumda bu korkuları atın.
Labarna, MÖ 1680 ve MÖ 1650 seneleri arasında yaşamış bir Hitit kralıdır. Labarna Eski Hitit Krallığı'nın geleneksel kurucusu kabul edilir. Labarna ismi daha sonraki dönemlerde Hitit kralları trafından bir unvan gibi kullanılmaya başlanmıştır.
(Kaynak Hitit tableti.)